Obezite Obezite, bilimsel olarak ‘’pozitif enerji dengesi ve aşırı yağ dokusu birikiminin yaşam kalitesi ile süresi üzerinde olumsuz etkileri olan durum’’ şeklinde tanımlansa da pratikte obezite vücudun gereksiniminden fazla enerji içeren gıda alımı ve/veya hareketsizlik-egzersiz eksikliği nedeniyle yağ doku artışı ve bunun sonucunda da vücut ağırlığının artması olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu koşullar birçok nedene göre şekillenebilir. Şu ana kadar tespit edilmiş ve genetik risk söz konusu olan Beagle, Labrador, Golden Retriever ve Rottweilerlar’ın obeziteye yatkınlıkları bilinmektedir. Peki, köpeğim yukarıda sayılan hiçbir hastalığa veya genetik yatkınlığa sahip değil, ancak çok az hareket ediyor diye sorarsanız? Cevap eklemlerde gizli olabilir. Zira Osteo-artrit (Dejeneratif Eklem Hastalığı) bağlantılı problemlerden bahsedebilir! Özellikle unutulmamalıdır ki Scottish Fold kedilerde genetik geçişli Osteochondrodysplasia dediğimiz eklem problemleri çok yaygındır ve hareketsiz olmalarının en büyük nedenleri arasında yer alır. Tabiki de bunu en sona sakladım, abur-cubur ve ekstra yemeye alışkanlıklarına pati dostlarımızı da dâhil etmek! Her ne kadar gizlense de hatta ve hatta ‘hayır asla sofradan vermiyoruz’ları şuan bile kulağıma gelse de biliyoruz ki bu durum obeziteye zemin hazırlayan kuvvetli nedenler arasında yer almaktadır… Obezite ve Beslenme İlk basamak veteriner hekimimizin tavsiyeleri ve tedbir programı sonrası elbette diyet değişikliğidir. Obezite başlangıçta her ne kadar polifaktöriyel nedenlere bağlı olsa da, sonrası tam bir yemek yeme hazzına dönüşür. Artık neden geride kalmıştır ve yemek yemek vazgeçilmez bir hazdır. Bu durum obezite ve beslenme rejimi için çoğunlukla göz ardı edilen, psikolojik boyuttur. Diğer tartışmalı ikilem ise diyabet ve obezite bağlantısıdır (bir sonraki yazımızda “Pati dostlarımızda diyabet” konusuna yer verilecektir). Diyabete bağlı obezite gelişebileceği gibi maalesef obezite sonucu da diyabet gelişebilir. Bu çift yönlü ilişki asla unutulmamalı ve diyet kombinasyonunda özenle gözetilmelidir. Diyette ne olmalı sorusu aslında gözlerimizin önünde ve görmüyoruz. Yoksa gösterilmiyor mu? Her neyse... En temel prensip şu aslında; ‘’Karbonhidratça az proteince zengin.’’ Zira ekolojik dengede aldıkları rol karnivor; yani etle beslenen demek ise pati dostlarımız karbonhidratça zengin endüstriyel mamalarla obezite yolcuğuna çıkıyor olabilirler mi? Obezite için bilinen ve önerilen aslında beslenmeleri gereken diyet, ‘karbonhidratça az proteince zengin’’ diyet ise cevaplar verilmiş oldu. Peki buna uygun diyete nasıl başlayalım? ‘’BARF yani ‘Biyolojik Açıdan Uygun Çiğ Besin (Biologically Appropriate Raw Food)’’ BARF beslenme köpeklerin milyonlarca yıl boyunca çiğ etle beslendiğini, evrimlerinin bu yönde gerçekleştiğini ve çiğ etin onlar için en uygun besin olduğunu ifade eden diyet şeklidir. Burada pati dostumuz değil obezite için uygun olan, zaten doğal sürecin taşıdığı beslenme tipine karbonhidratça az proteince zengin beslenmeye başlar. Ayrıca yüksek protein düşük karbonhidrat denklemi tokluğu arttırmada da önemlidir. Bu diyet yönetimi yukarıda da bahsi geçen psikolojik bir faktörü açlık hissini de bastırmaya yardımcı olacaktır. Burada diyet günde birkaç defaya bölünebilir ancak bu profesyonel bir şekilde kontrol edilmelidir. (Veteriner Hekiminize Danışın!). Bir süre sonra pati dostumuzun metabolizması düzene girer ve gözle görülür fitlik/kilo kaybı kendini göstermeye başlar. Ayrıca bu sürece BARF diyetinde yer alan ‘’havuç, elma, yeşil fasulye, muz, bal kabağı, ıspanak’’ vb. gıdalar da antioksidan destek sunarak süreci yönetmemize yardımcı olabilir.
Diyet sürecinde ödül veya şımartma amaçlı ara öğünlere dur denilmeli ya da kalori bakımından dengeli ev tipi ödül mamalarına yönlenmelidir. Burada alıştığı ödül maması yerine geçmesi açısından ‘’somon suyu, tavuk ve/veya et suyu, ilik suyu’’ ilaveleri kollejen açısından da yerinde bir tercih olacaktır. Unutma egzersiz artık bir ödev… Tabi ki kilo problemleri hareketsizlik gibi egzersiz intoleransına neden olur. Özellikle köpeklerde yürüyüş minimum 30 dakika olacak şekilde programlanmalı ve bundan ödün verilmemelidir. Bu sürede elbet bölgeyi işaretleme, keşfetme, koklama gibi 2-3 dakikalık periyotlarda duraklamalar ile geçeceği içi 30 dakikanın altına düşülmemesi bu açıdan önemlidir. İnsanlar içinde geçerli olmak üzere kilo kontrolü egzersiz ile sıkı sıkıya ilişkilidir. Ancak bu durum belli bir periyodun dışında kalıyor ise egzersiz süresi gün gün %10 şeklinde arttırılarak gerçekleştirilmeli, kondisyon bu sıklığa zamanla alıştırılmalıdır. Tabi ki bu durum her ırk için geçerli olmayabilir (örneğin puglar iyi bir koşucu sayılmaz ) bu açıdan veteriner hekiminiz ile egzersiz programını oluşturmayı ihmal etmeyin. Peki sadece yürümek ve koşmak mı? Hayır, yüzmek de harika bir egzersiz olur, zira köpeklerde yüzerken saatte ortalama 100 kalori yakabilmektedir, ancak bu tembeller için teşvik gerektiren bir durumdur. Yüzmek yerine güneşlenmeyi tercih edebilirler… Sonuç olarak obezite sadece insanların değil endüstriyel topluma ayak uydurmak zorunda kalmış pati dostlarımızın da sorunları arasında yer almaktadır. Beslenme fazlalığı sonucu ile gelişebileceği gibi birçok nedenin tek başına veya birlikte eşlik ettiği obezite, profesyonel bir destek ile kontrol altına alınabilir, geriletilebilir bir sendromdur. Veteriner Hekim Ege ÇATALKAYA |